21 Kasım 2012 Çarşamba

Delilik Sezonu

Saat sıfır beş sıfır sıfır bir arkadaş evi, edilebilecek muhabbetlerin dibine vurduktan sonra bir sinekle beden dili, mouse dili gibi dillerle konuşmaktayım.(Kendisi bilgisayar ekranına konmakta fareyi üzerine sürdüğümde gitmekte)

Delilik sezonunu açtım son 2 vizem kaldı. Önce ceza özel sınavına gireceğim sonra denize(su çok güzel gelsenize esprisini bile yaptım,evet ben buyum.) Sonra yirmi saat uyuduğum gece gündüz dizi,film seyredip kitap okuduğum günler başlayacak. Okuyup bitiremediğim dolayısıyla analizini yapamadığım kitaplar var(zar adamın peşinde, zar adam, korkuyu beklerken daha bir sürü yarım kitap) İşte bu ahval ve şerait içinde sizlere sınavıma 4 saat kala ki psikolojimi yansıtayım:

Öncelikle uykusuzum, uykusuzluk sarhoşlaştırır o kafadayım. Sonralıkla bu aralar canım acayip sıkılmakta hayat monotonlaşmakta tekdüzeleşmekte, tek bölümlük dizileşmekte. Öyle ki reytingim düşmüş de yayından kaldırılmamış gibiyim, durmadan bez bebek yayınlayan fox tv gibiyim, uzun yol otobüslerindeki ucuz filmler gibiyim...başka ne gibiyim? Teşbihler tükendiğine göre azıcık tecahülü arif yapayım bir ara. Saat beşi beş geçiyor eskiden sepseri cümleler kurardım ardarda arada anlam ilişkileri olurdu komiğimsi garip bir zihin akışı yapardım artık bu yeteneğimi kayıp mı ettim? Hep Oğuz Atay okumak yüzünden. Ben zaten öyle yazardım ama onu okudum okuyayı "acaba ona mı özeniyorum" kaygısı yüzünden rap şarkısı sözleri hızında radyo paraziti frekansında yazılar yazamaz oldum. İşte böyle bir indirgenemez komplekslilik hatta düpedüz sadelik içindeyim.


İşlevi körleşmiş bir organ kadar gereksizim, akılsız bir tasarım kadar kusurluyum. Selam ben seleksiyonda ilk etapta elenen adam.

Esasen ilk etapta elenme yarışması olsa ilk etapta birinci olurdum. Turnuvalara katılma huyum yoktur. Satrançta bir kere denemiştim ilk oyunda yenildim(hiç iyi bir satranççı olmadım, aslında olmaya da
çalışmadım. Sadece satranç bilen zevk alan entel mode: on) Ayrıca ilk elde pes etme huyum da çok.

" Umut kötülüklerin en büyüğüdür işkence süresini uzatır" demişti niçe. (içe içe olduk niçe) İşte ben de bu felsefenin bana verdiği yetkiye dayanaraktan işkenceyi kısa tutmak adına ilk etapta pes ediyorum. İlk etapta yenilmekten birazcık daha iyi geliyor sankim.



İşte böyle bir adamım ben. Bugün idare sınavı açıklandı 96 aldım. Sevindim falan havalara girdim oleey dedim. Sonra herkesin 90lı bişiler aldığını öğrenince bi duruldum. Hiç böyle üstün başarı falan elde edemedim belki ticaret sınavına kısmettir ama bilmiyorum. Rekabeti de sevmem ama ne bileyim 19 yıldır hiç azimli hırslı mırslı bişi olmadım olum. İş aşk sağlık para hiçbirinden yüzüm de gülmedi fena mı olur bi derste de ben en birinci olayım

(Lan o değil de yazının sağına soluna karikatür koyunca süper oluyormuş. Kızlar gotik gotik resimler koyuyordu öyle resim koyamayıp bir de düz yazı olunca hep eksik hissediyordum. Çözüm buymuş ya la.)

İşte böyle sayın okuyucu. Bu sabah evreni, dünya düzenini, bir kitabı mitabı değil de sadece psikolojimi ortaya koyayım dedim. İyi mi ettim? Bence iyi etmedim, güzel olmadı cıks. Siz de beğenmediyseniz ctrl + f4 yapabilirsiniz diğer sekmelere bişi olmasın alt+ f4 yapmayın. Yok hızımı alamam bok gibi yazmışın sövücem ulan diyorsanız yorum onaylama şeysi yoktu bildiğim kadarıyla alta istediğiniz gibi sövebilirsiniz. Silmem valla. Hadi eyvallah ben biraz daha ceza özel okuyayım.



Ha gitmeden bu şarkıyı çok sevdim lan siz de dinleyin. Şu aralar bu sözleri söylemek istediğim insanlar var:
"öyle güzelsiniz ki galiba korkmaya başlamalı
sizin kadar güzel olmak hemen yasaklanmalı
durun tahmin edeyim, balıksınız, değil mi?
çok yalnızım ne olur, size gidelim mi?"

8 Kasım 2012 Perşembe

Evrenin Görkemi

Günaydın, iyi akşamlar,merhaba.  Ben bunu sabah yazıyorum ama siz saat kaçta okursunuz bir fikrim yok. Bu sabah rüyamda görmüşcesine bir şeyler yazma isteği duydum, malum ne zamandır yazmıyorum.

Biliyorsunuz şu incisözlüğü biraz severim, inciswf ise karikatürden sonra yeni bir keşif gibi. Geçen onlardan güldürmeyen ama hayran bırakan birini gördüm.

http://inciswf.com/scale_of_universe_enhanced.swf

Scale of the Universe; Evrenin Ölçeği mi denir ne denir bilmiyorum. Tıkladığınızda makrodan mikroya tüm evreni gösteriyor, ölçeği büyütürseniz nebulalar, galaksiler ve gözlemlenen evrenin sınırına geliyorsunuz. Küçülttüğünüzde ise nötrino ve kuarklara kadar gidebiliyorsunuz.

En küçük birim yoctometer, yani metrenin 10 üzeri 24'e bölümü. En büyüğü ise yottameter metrenin 10 üzeri 24 ile çarpımı. Bunları bu kadar teknik söylüyorum ancak hayal gücünüzde onlarca ışıltılarla dolu bu genişlikteki bir alanı canlandırabilir misiniz?

Samanyolu küçücük, Güneş küçücük, Dünya noktadan da küçük.

Evreni keşfetmek adına bir şeyler yapıyoruz biz insanoğlu olarak, bu alanda en sevdiğim çalışma voyager. Tabi sevmemin nedeni hayal gücü alemine ait olması. Bu mekiğin içinde golden record adı verilen kayıtlar var. Akıllı bir canlı bulursa diye insanların tanıtımı 55 dilde selamlama ve bir çok dilde müzikler ve dökümanlar olan bir kayıt.Canım sıkıldığında sümerce ve akadça ile başlayan o selamlamaları dinliyorum.(konudan konuya da atlamamak lazım ama voyager projesini yapanlar zecharia sitchin tarzı kitapları okuyup doğruluğuna ihtimal vermiş demek ki) Bu da Golden Record'un greetings kısmı:

http://www.youtube.com/watch?v=LkrT92qW_Yw

Ancak bu mekik 2020'de anca güneş sisteminin dışına çıkacak.

Esasında insanların evreni araştırma gibi bir niyeti yok, lüksü de. Sebeplerin bir kısmı sadece ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerin bu işe girmesi. (Hatta bu işe bile askeri güç ve siyasi gövde gösterisi olarak bakıyorlar) bir diğer kısmı da bilimin bu kadar sallanmaması.

Çünkü bir çok insanın zihniyetinde Dünya kutlu bir yer, İnsanoğlu bu evrenin merkezinde.Oysa baktığınız zaman evrenin tamamı içerisinde biz bir mikroorganizmadan farksızız. Söyleneni hatırlayamasam da astronominin alçak gönüllülüğü en çok aşılayan bilim dalı olduğu söylenir.Hakikaten de öyle.

Uzun lafın kısası; ne merakın sınırı var ne bilimin. Önümüzde kocaman bir evren var, ancak biz insanoğlu olarak birbirimize girmiş vaziyetteyiz. Daha gezegenemize dahi sığamıyoruz ve egomuz muazzam.